Çizgi roman aleminin üç karakter tipi: kötüler, kahramanlar ve
anti-kahramanlar. Bugün tam bu üçlünün ortasında dikkat çekeceğiz.
Anti-kahramanlar neden tam olarak kahraman sayılmazlar, kahramanlar neden
anti-kahraman değillerdir? Bu sorulara cevap arayacağız. Öncelikle bu konudaki
fikirlerimi ciddi anlamda değiştiren Muhtarımız Cobra'ya teşekkür etmek
isterim.
Edebiyat derslerinde hepimize öğretilen şeydir metinlerdeki çatışmalar. Çizgi roman aleminde bu çatışmaların en temeli çeşitlendirilir: İyiler ve kötüler çatışması. Çizgi romanın bu çatışmaya kattığı farklı boyuttur belki de anti-kahramanlar. Ne tam iyi sayılabilirler ne tam kötü. Zaman zaman kötülerin ve iyilerin de etkisine girdiği bu üçüncü tür diğer ikiliden ne kadar geri planda kalsalar da sevilmesi en kolay karakterlerdir. Çünkü bize fazlasıyla benzerler.
Süper güçlerinizin olduğunu düşünün. Siz hangi türe girerdiniz? Büyük çoğunluk kahraman veyahut anti-kahraman olacaktır (ki şahsi fikrim. Tüm dünyadaki insanları öldürmeyi hedefleyen bi' manyak olurdum herhalde.). Hanginiz sürekli Joker'i Arkham'a tıkmak, galaktik suçluları Bilim Hücrelerine kapatmak ister ki? Bir süre sonra bunun sonu yok deyip öldürürüz. Ve bunun için yeterince mantıklı nedenlerimiz olduğunu da düşünüyoruz. Sonuçta hapisten kaçıp tekrar suç işleyecekler. Neden öldürmeyelim ki?
Süper kahraman olmanın bir bedeli vardır. Kimliğinizi çoğu zaman düşmanlarınıza ifşa etmemek adına saklarsınız (Her ne kadar Shield veyahut Argus sizin kim olduğunuzu bilse de). Ve herkes sizin masum olduğunuza inanmaz. Kimine göre şehirde size takıntılı manyaklar olmasa bu kadar kötü adam olmazdı (Gothamlılar bu konuda çok haklılar. Hail Anarky!). Kimine göre siz sadece insanların iyiliği için uğraşıyorsunuz. Peki asıl güvenlik güçleri ne düşünüyor bu konuda? İsterseniz onların penceresinden de bakalım.
Güvenliği sağlamak ile görevli olanlar için kahramanlar her zaman bir artıdır. Çok işinize yarayacak, sizin tarafınızda olan güçlü biri. Kimin hoşuna gitmez ki? Ama ya hem güvenlik gücü hem yargıç olmaya kalkan biriyseniz? Birini öldürmek sizi suçlu ilan etmez mi? Batman ilk ortaya çıktığı zamanlardaki gibi insanları öldürmeye devam etseydi Gordon ile ittifak kurabilir miydi sanıyorsunuz?
Bir örnekle devam edelim. Henüz izlemediyseniz Action Comics 775'den uyarlanan
Superman vs Elite animasyonunu baz alalım. Superman'in karşısındakiler bu sefer
kötüler değildir. Halka göre bir kahraman grubudur! Superman ise suçlarını
ayırt etmeden suçlu saydığı herkesi öldüren Elite ekibine unutamadığı bir ders
vermelidir. Eğer hâlâ izlemediyseniz spoiler vermeyeyim. Anti-kahramanlıkla
kahramanlığın temel farkını anlamak için mutlaka izlemeniz gereken bir yapım.
Sanırım yeterince anti-kahramanların gözünden baktık duruma. Biraz da kahramanların tarafına bakalım. Ve asıl sorumuza geri dönelim. Kahramanlar neden öldürmez?
Kahramanların öldürmemesinin asıl nedeni ne güvenlik güçleriyle karşı karşıya gelmek ne de yargıç olmamalarıdır aslında. Saf iyiliği temsil etmeleridir temelde. Çoğu eğer düşmanını öldürürse ondan bi' farkı kalmayacağını düşünür. Haklılardır da. Anti-kahramanlara bakarsak hangisine tam olarak iyi diyebiliriz ki? Oysa Superman (çıldırmayan versyonlarında) iyiliğin tanımı değil midir? J.J.Jameson eğer Spiderman adam öldürseydi onu suçlu ilan etmekte sonuna kadar haklı olmaz mıydı? Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin. Birini nefs-i müdafaa haricinde öldürmek her zaman suç sayılır. Bunu insan hakları evrensel beyannamesinde bile görebilirsiniz. İnsan hakları evrensel beyannamesi madde 3 der ki "Herkesin yaşama hakkı ile kişi özgürlüğü ve güvenliğine hakkı vardır." bugün insanlar için geçerli bu maddeyi fantastik evrendeki süper kahramanların gerçekten ihlal hakkı var mıdır? Bir insan katil olsa bile onu yargılamak süper kahramanların işi değildir. Süper kahramanlar adaleti değil güvenliği sağlamak için vardır.
Çizgi roman evrenlerinde anti-kahramanlığın sorunlarına
bakalım öte yandan. Marvel ve DC gibi evrenler sayısız süper güçlü mahlukla
dolu. Bu kahramanların veyahut ekiplerin kendi serileri içinde de belli başlı
düşmanları var. Ama gelin görün ki anti-kahramanlar için belli başlı düşman
sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor (düşmanları serinin içinde öldüğünden
olsa gerek..). Siz hiç şehri birbirine katan onlarca süper-kötünün peşinden
koşan anti-kahraman gördünüz mü? Hem süper kahramanlar neden anti-heroların
suçlu olduğunu bile bile peşlerinden koşmuyorlar ki? Elbet anti-kahramanların
üstesinden gelebilecek bir süper kahraman vardır değil mi? Punisher her ne
kadar en sağlam anti-kahramanlardan sayılabilse bile Dark Wolverine tarafından
öldürülmesi 16 sayfa sürmemişti bile.
Kahramanlar ile anti-kahramanları birer yönetim biçimi gibi
düşünün. Kahramanları demokrasi anti-kahramanları ise darbe rejimi olarak kabul
edebiliriz. Demokraside güçler ayrılığı vardır (bknz: Yasama, Yargı, Yürütme)
hepimizin bildiği üzere. Kahramanlar bu güçler ayrılığındaki sistemin
işleyişinin düzgün olmasını sağlayan Yürütme organı görevini üstleniyor. Yani
konulmuş yasaların uygulanırlığını sağlıyorlar. Anti-kahramanlar ise darbe
rejimiyle güçler birliği ilkesine bağlı kalıyor daha çok. Kendi kanunlarına
göre kendi yöntemlerini değerlendirip kendi kanunlarına göre yargılıyorlar. Şimdi
hangisi daha doğru gözüküyor?
Kahramanların öldürmemesini bir başka örnekle açıklamaya çalışalım. Yeşil Fener Birliği, Sinestro Birliği Savaşı hikayesini göz önüne alırsak Geoff Johns bu konuyu harika bir biçimde işliyor aslında. Sinestro hep Yeşil Fenerler'in daha sert olmasını ve öldürmesi gerektiğini düşünüyordu. Nihayetinde ayrıldığı birlik bu savaşta öldürme yetkisi verdi. Hikayeyi okumayanlar için spoiler vermek gibi olmasın da Sinestro bu yetkiden sonra savaşı zaten kazandığını söyledi. Neden mi? Çünkü istediğine ulaşmış, birliği artık kirletmişti. Ayrıca Superman Luthor'u gözlerinden çıkan ışınlarla kavurma yaparsa; Batman hep Joker'in istediği şeyi yapıp onu öldürürse; Fantastik Dörtlü, Doom'u ilk fırsatta parçalara ayırsa; Örümcek Adam, Gwen'in ölümünden sonra kendini frenleyemeyip Osborn'u öldürse aslında bugüne kadar savunduğu tüm ahlaki değerleri yıkmış olmazlar mı? Unutmayın ki baş düşmanların çoğu kahramanları öldürmeyi değil onları ahlak yönünden çökertmeyi amaçlamaktadır. Aklınıza gelebilecek onlarca kahraman bugün birilerini öldürmeye başlasa bundan en çok memnun olacaklar baş düşmanı olur kesinlikle. Eğer süper kahramanların baş düşmanları ile olan psikolojik savaşını temel alan seriler okursanız tezimde bana destek vereceğinize eminim.
Kahramanların öldürmemesini bir başka örnekle açıklamaya çalışalım. Yeşil Fener Birliği, Sinestro Birliği Savaşı hikayesini göz önüne alırsak Geoff Johns bu konuyu harika bir biçimde işliyor aslında. Sinestro hep Yeşil Fenerler'in daha sert olmasını ve öldürmesi gerektiğini düşünüyordu. Nihayetinde ayrıldığı birlik bu savaşta öldürme yetkisi verdi. Hikayeyi okumayanlar için spoiler vermek gibi olmasın da Sinestro bu yetkiden sonra savaşı zaten kazandığını söyledi. Neden mi? Çünkü istediğine ulaşmış, birliği artık kirletmişti. Ayrıca Superman Luthor'u gözlerinden çıkan ışınlarla kavurma yaparsa; Batman hep Joker'in istediği şeyi yapıp onu öldürürse; Fantastik Dörtlü, Doom'u ilk fırsatta parçalara ayırsa; Örümcek Adam, Gwen'in ölümünden sonra kendini frenleyemeyip Osborn'u öldürse aslında bugüne kadar savunduğu tüm ahlaki değerleri yıkmış olmazlar mı? Unutmayın ki baş düşmanların çoğu kahramanları öldürmeyi değil onları ahlak yönünden çökertmeyi amaçlamaktadır. Aklınıza gelebilecek onlarca kahraman bugün birilerini öldürmeye başlasa bundan en çok memnun olacaklar baş düşmanı olur kesinlikle. Eğer süper kahramanların baş düşmanları ile olan psikolojik savaşını temel alan seriler okursanız tezimde bana destek vereceğinize eminim.
-House
0 yorum:
Yorum Gönder