Sam Raimi ‘ nin
yönetmenliğini yaptığı ilk Spider Man filminin üzerinden yaklaşık 12 sene
geçti.İlk üçleme eksiğiyle fazlasıyla tartışıldı, konuşuldu, kimi Tobey
Maguire’ nin rolü başarılı bir performansla oynadığını söyledi kimi de rolü
kendisine yakıştıramadı.Ama ne olursa olsun, film serisi üçleme şeklinde kaldı
ve beş sene sonra karakter Mac Webb’ in ellerine teslim edildi.Marc Webb ise her şeyi en başa
almayı tercih ederek 2012 yılında The Amazing Spider Man filmiyle karşımıza
çıktı.Başrollerde Peter Parker / Spider-Man rolüyle Andrew Garfield, Gwen Stacy
rolünde de Emma Stone vardı.Düşman ise malumunuz The Lizard karakteriydi ve ilk
film bana kalırsa, Sam Raimi yönetmenliğindeki Spider Man üçlemesinden çok daha
başarılıydı.
Warning : Spoiler Alert !
Söyleyeceklerimin
öncesinde şunu mutlaka söylemeliyim : Bu film harika ! Spider Man 3 filminde de
üç farklı düşmanın olması ve bunun
olumsuz sonuçlara yol açması nedeniyle temkinli yaklaşılan bu filmde korkulan
olmuyor açıkçası.Marc Webb, Sam Raimi’ nin hatasına düşmüyor, fragmanda
gösterdiği ve bilinen üç düşmanın hepsini filmde kullanmak yerine geleceğe
saklıyor.Mesela Paul Giamatti’ yi Rhino olarak görüyoruz ama sanırım Spider Man
ile dövüşmesini beklemek için bir sonraki filmi beklememiz gerekecek gibi.Çok
üzülmeyin, bir filmde Rhino’yu kaybetmektense bu filmde tadının damağımızda
kalması daha güzel.Electro ve Green Goblin için söyleyeceklerimi sonraya
saklıyorum şimdilik beklemelisiniz.
Burada söylediğim ve
söyleyeceğim her şey beğeni meselesi, bana katılıp katılmamak tamamen sizlere
kalmış ancak Andrew Garfield rolünü bırakmamalı.Çünkü Tobey Maguire’ nin çok
çok ötesinde bir Spider Man / Peter Parker performansı var.İngiliz asıllı
oyuncuların sırrı nerede bilmiyorum ama süper kahraman rollerinde başarılı
işler çıkarıyorlar.Doctor Who’ dan bildiğim Andrew Garfield’ in bu kadar iyi
bir Spider Man olacağını o zamanlar söyleseler inanmazdım.2016’da vizyona
girecek üçüncü filmde devam etmesi de ayrı bir sevinç kaynağı benim
için.Özellikle Gwen Stacy‘ nin ölüm
sahnesinde, bir an o duygu halini iyi yansıtabilecek mi diye duraksadım ama
emin olun bu rolü Andrew Garfield
oynuyorsa şüphem olmasına gerek yokmuş.Çünkü o kadar duygusal bir sahne ancak o
kadar iyi oynanabilir.
İlk filmin Peter Parker’ in ‘’anlatılmayan hikayesi ‘’ni
anlatma amacını güttüğünü yaptığı reklamlarla biliyoruz.İlk filmde yapılan bu
reklam, filmi izleyenlerce ‘’kuru laf’’ olarak değerlendirilmiş ve bu söylemin
de pek gerçekçi olmadığı dile getirilmişti.Erken yapılan bu yorumlara inat,
ikinci film ilk filmle bütünlük
içerisinde gayet de bu söylemini yerine getiriyor ve daha farklı bir hikaye
ortaya koyuyor.İlk üçlemeye ve kendi serisinin ilk filmine kıyasla daha
psikolojik göndermeleri olan, vicdan hesaplaşmalarıyla dolu, aksiyona önem
verdiği kadar drama da önem veren, ilk filmle bağlantılarını koparmayan –
koparmaya da niyeti olmayan - , gayet güzel bir hikayeye sahip olan filmin
tatmin ediciliği çok yüksek.
Açıkça şunu
söylemeliyim . Tobey Maguire’ nin
canlandırdığı Peter Parker profilinden daha farklı olan yeni Peter Parker hem
seviliyor hem de sevilmiyor.Çünkü yaşça daha büyük izleyici kitlesi Spider Man’
in bir genç olduğunun farkında değiller sanırım.Peter Parker genç, esprili,
düşmanıyla dövüşmenin yanında dalga geçmeyi de seven bir karakter.Ayrıca
gerçekten bir ‘’ ergen’’.Tobey Maguire’ nin canlandırdığı Spider Man ise daha
olgun, bebek yüzlü olmasının dışında pek de genç özellikleri göstermeyen,
acılarla yoğrulmuş, zaman zaman arabesk müzik tadı veren bir Spider Man idi.Şimdiki
ise olması gerekene oldukça yaklaşmış ve güzel de olmuş.Zaten liseden mezun
olmuş bir gencin bir günde değişip, ‘’ hayat okulu’’nda okudum şekline
bürünmesi saçma olurdu haksız mıyım ?
Gel gelelim Electro’ya.Filmin en çok kullanılan kötü
adamıydı Electro.Jamie Foxx ise tam da istenildiği performansı veriyor
izleyiciye.Ancak bir şey fark ettim, Batman Forever filmini izleyenler bilir,
Jim Carrey’ in Bruce Wayne takıntısı, takıntı ve hayranlığın sonrasında gelen
hayal kırıklığı ve sonrasında kötü adam olmasına benzeyen bir hikaye mevcuttu –
hatta aynısıydı-.Ayrıca Watchmen filmindeki Dr. Manhattan benzeri tasarımı onu
orijinal bir kötü karakter olmaktan oldukça uzaklaştırsa da – son zamanlarda
çok moda olan- mantıklı gerekçelerle vücut formunun değişip, harmanlama bir
süper kötü karakter görmek mükemmeldi.Tüm her şeyin öncesinde Max Dillon,
silik, asosyal ve ‘’görünmez’’ bir karakter.Aslında hayatta olup olmadığından
sadece kendisi haberdar ve bu durum onu kendi hayal dünyasına itilmiş bir insan
yapmış.Bir süper kötü olarak aslında tek isteği fark edilmek ve dost
edinmek.Dediğim gibi çok orijinal
olmamasına karşın kendini sevdiren bir karakter olarak Electro / Max Dillon,
filmde aslında en iyi karakterlerden birisi.
Şimdi sıkı durun !
Sıra geldi Harry Osborn / Green Goblin’ e.Rolü oynayacak kişinin Dane DeHaan
olduğu ilk açıklandığında ve ilk fragman sonrasında önüne gelen eleştirdi
kendisini.’’ Neden Green Goblin, Norman Osborn değil ? ‘’ diyenler saydırdı
durdu. Kim dedi ki size Norman Osborn , Green Goblin değil diye.Ancak bir
noktayı dile getireyim, Green Goblin olmak için planöre de ihtiyacı yok,
kostüme de.Bunun da spoilerini vermeyeceğim, o kadar spoiler verdim ki filmi
izlemenize gerek kalmayacak bunun da spoilerini verirsem.Ancak kısa süreliğine
de olsa Green Goblin olarak gördüğümüz Dane DeHaan, tüm çizgi roman
filmlerindeki kötülerin içinden favori
olması muhtemel.Bir sonraki filme saklanan bu karakter, emin olun yine DeHaan tarafından
canlandırıldığı takdirde Heath Ledger’ in tahtını sallamaya aday bile
olabilir.Ayrıca maskeye ihtiyaç duymadan Green Goblin olabilmesi, Oscorp
tarafından yapılmış ancak pek tamamlanmamış o zırhı ile sinematik evrende çizgi
romana uyarlanabilecek en güzel Green Goblin olmuş.Emin olun şu daikikadan
sonra benim için Green Goblin’ e yöneltilecek eleştirilerin tümü ‘’ zorlama ‘’
gelecektir.
Tabii film sadece
mükemmelliklerinden ibaret değil.Bazı senaryo boşlukları filmde mevcut.Örneğin
Harry Osborn ve Peter Parker ilişkisi biraz havada kalmış.Çocukluk arkadaşları
fakat öncesinde flashback olarak bu arkadaşlığı az çok görebilmeyi ve arada
kalan boşlukların bu şekilde doldurulmasını tercih ederdim.Sonrasında animasyon
kısmı ‘’ fazlasıyla ‘’ animasyon.’’ Nasıl yani ? ‘’ dediğinizi duyar gibiyim,
açıklayayım , bazı aksiyon sahnelerinde gerçekten film animasyon-film tadı
verdi, efektler pek gerçekçi değildi ancak aksiyon talep ediyorsak bunu göz
ardı edebilmek gerekiyor çünkü öyle cesur aksiyon sahnelerinde bu gayet olağan.
Beğenilerin değişebileceğine bir kanıt
olarak da şunu belirtmek istiyorum, ben ilk filmdeki o koyu ve daha keskin
detayları olan kostümü gayet beğenmiştim, hala da beğeniyorum açıkçası, keşke
kostüm tamamen değiştirilmeseydi, sadece göz kısımları yeniden tasarlansaydı.
Son olarak, ben bu filmi beğendiğimi herkes anlamıştır,
beğenmeyen de elbet çıkacaktır.Ancak bana kalırsa şu zamana kadar çekilmiş en
iyi Spider Man filmiydi bu film ve kaçırılmaması gerekiyor.Filme yöneltilen
bazı eleştirilerin insafsız, bazılarının gereksiz olduğu düşüncemle beraber,
küçük-büyük herkesin zevkle izleyebileceği bu filmin – eğer iyi bir salonda
izlendiği takdirde – sizi aksiyona dahil ederek güzel bir gün geçirtebileceğini
düşünüyorum.Bu arada unutmadan, Hans Zimmer’ in de mükemamel müzikleriyle filmde
heyecanın tavan yapabileceği sahnelerin de olduğunu söylemeliyim.Aynı zamanda
bu filmin devamının geleceği gerçekten çok açık ve gelmeli de.
Bol spoilerli bir incelemenin ardından herkese iyi seyirler
diliyorum, hoşçakalın..
‘’ Hellbazer ‘’
0 yorum:
Yorum Gönder