Evet, artık final bölümümüzdeyiz. Uzun bir süre önce
başladığımız Green Lantern TAS yolculuğumuz, bu bölümle son buluyor. Aslında bu
finalin sebebi, birçoğunuzun bildiği üzere dizinin iptal edilmiş olması. Bu, DC
Comics karakterlerine ait animasyonlarda bir ilk değil ve zaten son da olmadı, bu animasyon dizisinden daha kaliteli
olan birçok seri de iptal edildi. Bu yüzden dizimizin iptal olmasına pek
şaşırmamak gerek aslında. Green Lantern evreni oldukça büyük bir evren ve
sinemaya uyarlanışı da oldukça sıkıntılı oldu. Düşünsenize, DC Comics’in uzaya
ve farklı evrenlere açılan kapısı olan Green Lantern, aslında oldukça önemli
bir yere sahip ve hem sinemada hem de televizyonda maalesef başarılı
uyarlanamadılar. Bana soracak olursanız, zaten kendi kendisine yetebilecek
birçok karaktere sahip bu diziye Aya ve Razer gibi karakterleri eklemek
gereksizdi. Ufak sürprizlerle bazı kahramanlara atıfta bulunulsa da bence bu
yetersizdi, en nihayetinde animasyon dizisi olarak bu kadar çekingen
davranılmamalı ve Superman, Batman veya hiç olmadı ufak tefek DC Comics
kahramanları ile bölümler zenginleştirilebilirdi. Fakat bunun yerine Aya ve
Razer gibi karakterler diziye dahil
edilerek, özellikle ikinci yarıdan sonra bunaltan bir aşk hikayesiyle
süslediler diziyi. Ama şimdilik bu kısımları atlayalım isterseniz. Tahmin
edebilirisiniz ki bu yazı final bölümüne ait bir yazı olduğundan, önce bölüme
değinmek daha iyi olacaktır ve sonrasındaysa tüm bölümlerin genel bir
değerlendirmesini yaparak yirmi altı bölüm içinden en iyi beş bölüm ile yazıyı
sonlandırmak istiyorum.
Aslında final, tam da tahmin ettiğim gibi oldu. Love is A
Battlefield bölümünde de sinyallerini az çok almıştık zaten bu tarz bir
finalin. O bölümde az çok hatırlıyorsanız Aya, Razer’ı gördükten sonra birden
tavır değiştirmiş ve gezegeni yok etmeden Zamaron’dan ayrılmıştı. O dakikadan
sonra fark edildi ki, finalde düğümü çözebilecek bir durum olacaktı bu.
Düşündüğüm şey gerçekleşti, finalimizde Razer’ın sayesinde tüm varlıklar
kurtuldu. Genel olarak baktığımızda sonu itibariyle düşük bir final ancak
diziyi kendi içinde değerlendirirsek, izledikleri yolda yapabilecekleri en iyi
final zaten bu olacaktı.
Bölümümüz oldukça
epik bir sahneyle açılıyor; Muhafızlar, tüm Yeşil Fenerler’e hitaben ‘’son’’
konuşmasını yapıyorlar. Tüm birlik, Aya’nın yaşamı yeniden yapılandırıp canlı
varlıkların hiç varolmamasına sebep olacağı için son mücadelelerine gitmeden
önce Muhafızlardan son emirlerini alıyorlar. Bu esnada da tüm olanlardan
kendini sorumlu tutan Hal, Oa’da bir başka yerde Aya’nın yok ettiği sektörlere
bakmakla meşgulken bir şey fark ediyor; meğerse Aya’nın yok ettiği gezegenlerin
hiçbirinde yaşam yokmuş. Tabii bu demek oluyor ki, Aya özünde iyi bir varlık
olmayı hala sürdürüyor. Bunu gören Hal de son şansını denemek için tüm Yeşil
Fener Birliği gibi Aya ile mücadele edilecek yere doğru yol alıyor.
Aya da bu karşılaşmaya oldukça hazırlıklı
gelmekle beraber, zaten İnsan Avcıları kuvveti olduğunu biliyorduk fakat bir de
nereden çıktığını bilmediğimiz savaş gemileri de ona eşlik ediyorlar. Tam da
izleyicinin – belki de sadece benim – beklediğim üzere tüm Yeşil Fener Birliği
ile Aya’nın kuvvetleri çarpışıyorlar. Bu çarpışmayı izlerken gözümde bir an
Star Wars III : Revenge of The Sith filminin başındaki savaş sahnesi canlandı. Finale
oldukça yakışan bu aksiyon sahneleri, en azından düşük tutulan beklentiyi
aşmayı fazlasıyla başarıyor.
Aya ile yüzleşen Hal Jordan, Aya tarafından öyle bir yere
götürülüyor ki işte bu kısım hiç beklenmedik oluyor. Bu bölümdeki en büyük
sürpriz de bul olsa gerek, ‘’Hand of Creation’’* ile karşılaşıyoruz.
Eğer izleyenleriniz varsa bu şanslı kişiler bu sahneyi yine bir Yeşil Fener
eşliğinde Justice League Unlimited animasyon serisinde gördü. Tabii sadece bu
dizide de değil, çizgi romanlarda da gördük ancak en çok akılda kalan
geçmişteki bu animasyon dizisi olsa gerek. İşte böyle bir göndermeyi –normalde
beklemem gerekirken – hiç beklemediğim için bölümü izlemek bundan sonrası için
daha zevkliydi.
Bölümün geri kalanı hakkında çok bir şey
söylemeden, malum sonumuza gelelim. Hal ile Aya konuştukları esnada Razer’ın
arkadan gelmesi ve Aya’nın onu istemeden yaralamasıyla her şey birdenbire
değişiyor. Tabii Razer gelmeden önce ikili arasında geçen konuşmada Aya her ne
kadar canlı bir varlık olduğunu öğrense de ideallerinden vazgeçmeyeceğini ve
duyguların olmadığı bir evreni ne olursa olsun kuracağını dile getiriyor. Fakat
Razer’ı istemeden yaralamasıyla ‘’kapattığı’’ duyguları tekrar geri geliyor ve böylelikle
bir sorun daha hallolmuş oluyor. Bence sonu ile ilgili bu kadar bilgi yeterli,
devamını izleyip görmenizden yanayım.
Yirmi altı bölüm sonrasında şöyle bir geriye dönüp
baktığımızda, Green Lantern : TAS için birçok şey söylemek mümkün. Başarılı
bölümlerin yanında oldukça başarısız bölümler de olduğu gibi ilkleri
gerçekleştiren bölümler de var. Örneğin Aziz Walker ve Larfleeze gibi
karakterler ilk defa bu animasyonla karşımıza çıktılar. Bazı detaylarla
planlarının uzun soluklu olduğunu da göstermeye çalıştırlar ancak bu isteğin
gerçekleşmesi için bazı basit klişelerin aşılması gerektiğini unuttular. Durum
böyle olunca da iptal edilmesi ne şaşırttı ne de üzdü.
Şimdi gelelim en iyi
beş bölüme. Aslında incelemelerin genelini takip edenler için biraz tahmin
edilir bir liste olacağını düşünüyorum.
V) ‘’ Homecoming ‘’ bölümü listeye biraz zorla da olsa
girmeyi başarıyor. Listeye girmesinin nedeni ise Kilowog, Aziz Walker ve Mogo’yu
aynı anda aksiyonun içinde görebilmemiz. Aynı zamanda Aya’nın istemsiz de olsa
Atrocitus’a hizmet etmesi de meğerse geleceğe ufak bir mesajmış, bunu da fark
ediyoruz. Anlayacağınız ufak mesajları, Zamaron’dan Oa’ya geniş mekanları ve
karakterleriyle bu bölüm listeye girmeye hak kazanıyor.
IV) ‘’Scarred’’ bölümü ise dizinin göndermesi en bol
bölümlerinden. Kara Kitap’tan Ion’a kadar gönderme fazlasıyla mevcut. Bu bölüm
bize gösteriyordu ki Kyle Rayner’ın da gelmesi yakındı, çünkü bir yerde Ion’un
lafı geçtiyse Kyle Rayner ilk akla gelenlerden oluyor. Zaten dizinin genel
gidişatına baktığımızda, karakterlerin hızlıca evrene sokulduğunu görüyorduk.
John Stewart bile gelmişti, daha ne olsun!
III) ‘’Prisoner of Sinestro ‘’ bölümünün de neden listeye
girdiği malum. Hem seslendiren kişi hem de karakter bu bölümün tüm seri içinde
yerini ayrı kılıyor. Ayrıca Sinestro karakteri daha kötü adam olmadan, ipuçları
verilerek oldukça güzel anlatılıyor, çözüm yöntemlerinin farklı olduğunu daha
baştan belli ediyordu. Evrene yeni giriş yapanlar için oldukça ideal
bölümlerden biri.
II) ‘’Steam Lantern’’ bölümü de kaçınılmaz olarak listede
yerini buluyor. Aslında bu bölüm birinciliği zorlayan bölümlerden, bunun
sebebiyse orijinal olması. Aynı zamanda benim en çok sevdiğim bölümlerden
birisi, tek bir göndermenin ise en sevdiğim Yeşil Fener için yapılıyor oluşu da
cabası. Tarzıyla, konusuyla kendine has bir bölüm!
I)‘’Larfleeze’’ bölümü ise bu listede birinci oluyor. Karakteri
ilk defa bir yapımda görmemizi sağlayan bu bölüm. Kim ne derse desin, bu dizide
ne Sinestro ne Yıldız Safirleri ne de Mavi Fenerler bu kadar iyi anlatılabildi.
Kırmızı Fenerler ile Yeşil Fenerler arasındaki mücadelenin anlatıldığı
bölümlerde bile bu tek bölüm kadar başarılı olunabildiğini hiç düşünmüyorum.
Kaçırılmaması gereken bölümlerden!
Böylelikle dizimizin
son incelemesini de okumuş oldunuz. Biz dizimizin her ne kadar iptal olduğunu
söylesek de Netflix’in Young Justice ile birlikte bu diziyi de canlandırma
girişimlerinin olduğu ortamlarda dolaşan bilgiler arasında. Benim ne
düşündüğümü soracak olursanız, Batman Beyond, Young Justice, Justice League
Unlimited gibi iptal edilen seriler varken onları düşünsünler derim, çünkü
bunların hiçbirini izlemeye doyamamıştık. Son olarak bu bölüme kadar
incelemeleri takip ettiğiniz için teşekkür ediyor ve bir sonraki incelemelerde
görüşmek üzere diyorum… Hoşçakalın…
*Yaratılış Eli
‘’Hellbazer’’
0 yorum:
Yorum Gönder