"İnsan 'endişe'den yaratılmıştır."
Euripides
Onur Ünlü sineması kimisi için "Ah
Muhsin Ünlü"yü sinemada görmek, kimi için Leyla
ile Mecnun tadını aramaktır. İkinci şıkka dahil olarak daldığım Onur Ünlü
sineması için hiç de aradığım gibi çıkmadığını söylemem şart. Zira bu sefer
senaryo da Onur Ünlü'de. Ve önceki Onur Ünlü filmlerini de mutlaka izlemenizi
tavsiye ederim. Leyla ile Mecnun tadını artık Beş Kardeş'te görmeyi umarak
filmin konusuyla girişimizi tamamlayalım.
Film ağızdan da anlaşılacağı üzere bir
Ege kasabasında bir avuç insanın yaşamını gözler önüne seriyor. Bu filmin neden
bir çizgi roman blogunda incelendiğini eminim filmi izlemeyenler henüz anlamamıştır.
Ama sıkı durun. Filmdeki tüm karakterlerin süper güçleri var. Evet doğru
bildiniz. Akhisar'a yakın bir Ege kasabasında yaşayan tüm insanlar süper güçlü.
Ve kimse bunu yadırgamıyor. Film aslında bizim sayfalarca yazsak anlatamayacağımız
süper güçlerin kötü yanlarını 108 dakikada anlatıyor farkında olmadan. Ve
koltuklarınıza biraz daha yaslanın. Çünkü film bunu amaçlamadan yapıyor. Filmi
izlerken siyah beyaz bir Vertigo çizgi romanı okuduğunuzu hissederseniz bunu
yadırgamayın. Onur Ünlü çizgi romanla çok alakalı bir isim mi bilmiyorum ama
Türk sinemasına bu kadar farklı bir film sunduğu için kendisini ayakta alkışlamamız
lazım.. Ne diyorduk ha konu... Cemal bildiğiniz depresyondaki bir genç tipi.
Kendine bir çıkış yolu arıyor film boyunca. Konuyu uzun uzun detaylı detaylı
anlatmayayım. Fİlmi izlemeyenler için spoiler dolu yazıma geçeyim...
Onur Ünlü demiştik. İtirazım Var hariç
tüm filmlerini izledim bugüne kadar. Dram ağırlığı hep baskın Onur Ünlü'nün. Bu
şiirde de böyle, filmlerinde de böyle. Hatta komedi diye çekip hüngür hüngür ağlattığı
sahnelere sahip dizilerinde de. Dertli adam Onur Ünlü. Bir o kadar da hisli.
Bunu filmin her sahnesinde, her filminin her sahnesine hissetmek mümkün. Ölüm
temasını bu kadar çok kullanıp bu kadar senaryo çıkarmak da her yiğidin harcı
olmasa gerek. Onur Ünlü anlaşılması zor biri diğer yandan. Filmlerini düz izlerseniz
"Bu ne biçim film." diyeceğinize eminim. Filmi izlerken yanınıza
patlamış mısır ve kolanın yanında "empati" de alıp gelin. İşte o
zaman film sizi kendinizden geçirip farklı dünyalara götürmeyi başarıyor.
Oyunculuk konusunda her birini kutlamak
gerek. Bu filmde Haluk Bilginer'i aramadı değil gözlerim, yalan değil. Her
filminde görünce insan ister istemez arıyor. Ama kadroda Beş Şehir'deki rolüyle
bizi mest eden Tansu Biçer ve oyunculuğu tartışmasız Nadir Sarıbacak en çok öne
çıkan yan karakterler oldu benim için. Demet Evgar'ın daha iyi oyunculuklarını
görsem de bu filmde de üstüne düşeni yapmış. Kadroda figüranına kadar kötü
oyunculuk sergileyen hiç kimsenin olmadığını söylemek mümkün. Her biri için ayrı
bir parantez açılır. Ama daha fazla uzatmayım. Merak edilen kısma gelelim...
Süper güçler. Evet filmi absürd yapan bu.
Ama bu Onur Ünlü'nün ilk fantastik filmi de değil. Güneşin Oğlu'nu izlemenizi
tavsiye ederim. Vücut değiştirme klişesinde Amerikan filmlerini sollayan bir
yapısı var zira. Filmdeki karakterlerin tam olarak hangi güce sahip olduğunu
kestirmekte zorlanan tek ben değilimdir eminim. Cemal zaman zaman duvarlardan
geçiyor. Zaman zaman duvarın arkasını görüyor. Bunları ironiye verip
geçiştirmek lazım biraz da. Zira Akhisar'da havaalanı olmadığını bile bile o
kadar uçak sahnesi koymaz Onur Ünlü. Süper güçlerden en çok dikkatimi çekeni
doktor. Kan ağlamanın vücut bulmuş hali. Tüm film siyah beyazken o kanın kırmızı
akması... Ve gene övmek gibi olmasın ama Onur Ünlü filmlerinin tek karakter üzeirne
kurulamaması durumu diğer karakterlerin süper güçlerinden çektiklerini de
belirtiyor. Her karakter süper güçlerinin aslında ne kadar kötü olduğunu bastıra
bastıra anlatıyor. "Köylü felsefesi" sunuyor bir anlamda bize film.
Bunu da olabildiğine absürd bir şekilde yapıyor. Fantastikten daha ziyade
absürt evet doğru tanım bu sanırım. Hem hangi karakterin hangi güce tam olarak
sahip olduğunu anlayamamamızın da temel nedeni buna yorumlanabilir.
Filmdeki yakın çekimler karakterlere daha
çok şey katıyor. Efektler de renkli olmamasından mütevellit sırıtmıyor. Zira
süper kahramanların dünyayı kurtarışını değil karakterlerin kendini kurtarışını
anlatmaya çalışıyor. Kullanılan efektler bu anlama kabul edilebilir düzeyde
duruyor.
Diyaloglar sanki Afilli Filintalar'daki
yazılardan fırlamış gibi. Her biri ayrı efsane benim gözümde. Cemal'in Dündar'I
vurmasının ardından gerçekleşen diyalog, kahvede Cemal'in olmak ve olmamak adına
verdiği diyalog ve Orhan Gencebay - Ferdi Tayfur karşılaştırması, Cemal'in
evlilik teklifi ilk aklıma gelenlerden. Ve şunu da söylemeliyim biraz
"erkeksi" bir film. Melankolinin dibine vururken
"erkeksi"liğini kaybetmemiş. Bu da siyah-beyaz filmimizi renkli kılan
diğer etmenlerden.
Son olarak müzik konusuna gelelim. Filmde
beni "keşke" dedirten tek konu sanırım. Filmdeki 2 şarkıdan birinin
yabancı olması film boyunca kafama takıldı. Ali Atay'ın dilinden başka bir şarkı
dinlesek daha güzel olurdu sanki. Film IMDB'de 8.1 puana sahip şuan. Değeri
bilinse daha yükseklere çıkardı eminim.
Filmi daha fazla övmeden gideyim ben. Bir
başka incelemede görüşmek üzere...
-House
0 yorum:
Yorum Gönder