Green Lantern TAS
incelemeleri artık bana devredildiğinde büyük bir endişe sardı beni.Neden mi ?
Çünkü Green Lantern evreniyle uzaktan yakından pek alakası olmayan birisiydim
ve kendisi Justice League haricinde pek takip etmediğim bir karakterdi.Yanlış
anlaşılmasın bunun karakteri sevip sevmemek ile alakası yok aksine tamamen nötr
bir durumdayım.O yüzden gayet tarafsız olacağıma adım gibi eminim ve sırf bu
incelemelerde daha verimli olabilmek için de Green Lantern çizgi romanlarına
gömülmüş bir vaziyetteyim.
House’ dan
devraldığım Green Lantern TAS incelemelerine kaldığı yerden devam ediyoruz.İncelemelerde
kopukluk yaşanmaması açısından izlediğim ilk üç bölüm gayet güzel ilerlemekle
birlikte bende hoş duygular uyandırdı.Ancak dört bölümün genel kanaatini dördüncü
bölüm incelemesinden sonra söylemek daha doğru olacaktır.O zaman pek beklemeye
gerek yok, Into the Abyss bölümünü incelemeye başlayalım.
Oa gezegeninde
başlayan maceramız, uzayın derinliklerinde Hal Jordan, Kilowog ve Razer ile hız
kesmeden devam ediyor.Malumunuz Hal Jordan ve Kilowog’ un Oa
gezegeninden kaçırdıkları ‘’ Aya ‘’ adındaki yapay zekaya sahip uzay gemisi
hasarlandığı için hiper uzay hızına erişemiyorlar ve bu nedenle uzayda yavaş
yavaş yol alırken, birden yardım sinyali alıyorlar.Kaptan Goray’ dan gelen bu
yardım çağrısı üzerine kurtarma görevine atılan Hal, Kilowog ve Razer’ ı ise
bir tehlike bekliyor; İğne Deliği.*Yapay zekamız Aya her ne kadar bu kurtarma
görevinden yana olmasa ve bunu da dile getirse de, Hal Jordan klişe denebilecek
kahramanca bir kelime ile kurtarma görevine başlıyor; ‘’ Yeşil Fenerler
başkalarının hayatını kurtarmak için kendi hayatlarını tehlikeye atarlar ! ‘’
Kahramanlarımız işin
sadece Kaptan Goray’ı kurtarmak olduğunu düşünüyorlar.Ancak tüm mesele Kaptan
Goray’ ı kurtarmak değil, çok önemli bir kargosu da var.Aslında kargo demek
sıkıntılı olur, çünkü taşıdığı şeyler eşya değil nesli tükenmekte olan canlı
yumurtaları.O yüzden Kaptan Goray ile birlikte gemiyi de kurtarmaları gerek.
Bölümün en başından itibaren
Kilowog ile Razer çekişmesine şahit oluyoruz, böyle olması doğal çünkü Kilowog,
birlik üyesi Shyir Rev’ in ölmesinden dolayı hala sinirli ve bunu Razer’ a
sürekli yansıtıyor.Zaten vicdan azabı içinde Razer da Kilowog’ un bu ‘’
suçlarını hatırlatıcı ‘’ davranışlarından da rahatsız oluyor haliyle.Her ne
kadar bir önceki bölümde Razer hem Hal hem de Kilowog’ un hayatını kurtarmış
olsa da Kilowog bunu pek önemsemiyor.Kısacası bölüm boyunca hem bir kurtarma
operasyonu hem de Razer-Kilowog çekişmesi izliyoruz.
Gelelim Aya’ ya.Aya
bölüm içinde gerçekten önemli bir yere sahip.Az önce dile getirdiğim Hal
Jordan’ ın klişe sözünden örnek alan Aya sadece gemi içinde değil artık gemi
dışında da aktif göreve dahil oluyor.Şunu söylemeliyim ki Aya artık sadece bir
geminin yapay zekası olmaktan çıkıp ‘’ vücut buluyor ‘’.Yani bundan sonraki
bölümlerde kendisini artık sadece hareket eden bir mercek ve sesten ibaret
olarak görmeyeceğiz.
Bölümün konusu
hakkında az çok bilgi verdikten sonra gelelim değerlendirmeye.Başta şunu
söylemeliyim ki dört bölüm ( yani 80 dakika ) boyunca uzay sürekli aynı karakterleri görmek bence gerçekten
kötü.Eğer dizi tek başına hareket eden
herhangi bir çizgi roman karakterinin olsaydı buna bir lafım olmazdı
ancak adı üzerinde ‘’ Yeşil Fenerler Birliği ‘’.Tamam dizinin ana
karakteri zaten Hal Jordan, bunun
farkındayım ancak dört bölümdür yanında Kilowog ve Razer olması ( ilk iki
bölümdeki Shyir’ i saymazsak ) pek de iyi bir şey değil.Umarım sonraki
bölümlerde bu değişir.Diğer bir eksisi ise dizinin evreni ne kadar geniş olursa
olsun ‘’ dar ‘’ bir alanda geçmesi.Yani koskoca uzayda geçen bir dizide bizi
sadece iki gemiye arasına hapsetmeleri de bana kalırsa eksi bir özellik, bu
önceki bölümlerde o kadar göze batan bir durum olmamakla birlikte koskoca bir
evrende geçen bir diziden, geniş alanlara yayılmış büyük savaşlar görmek artık
seyircinin hakkı bana kalırsa ( Bunu en iyi başaran animasyon Star Wars : Clone
Wars oldu ).Diğer bir eksisi ise CGI.Sevmedim, sevemedim CGI animasyonları.Kabul
ediyorum Beware the Batman dizisindeki ucube Batman’ i görmüş biri olarak bu
gayet güzel geliyor ama örneğin aynı animasyon teknolojisini kullanan Star Wars
: Clone Wars, bana kalırsa Hem Beware the Batman’ i hem de Green Lantern TAS’ i
aşıyor – hatta kıyaslamaya utandım-.O yüzden animasyonların da beni pek tatmin
ettiğini söyleyemem.
Dizinin artıları da
var tabii ki.Mesela bu bölümde gördüğümüz üzere sadece düşman ile savaşmak
gerekmiyor, yani çok basit aşırıya kaçan klişeleri kullanmamışlar.Süper
kahraman hikayelerinin düşmanla savaş ve yen tarzında giden hikayelerine yerine
yeni soluklar getirilmeye çalışılıyor, en azından çabalamak da artı bir özellik
bana kalırsa.Genel olarak artısı ise Kilowog’ un kostümü.Gerçekten çizgi
romandan – okuduğum ve gördüğüm kadarıyla – farklı tasarlanan kostüm beğenimi
kazandı ama bu unutmayın ki şahsi kanaat.Son olarak sayabileceğim artı özellik
ise dizinin gidişatının umut verici olması, yani sonraki bölümlerde daha güzel
konular ve olaylar sanki bizi bekliyor gibi.İzleyip göreceğiz.
Böylelikle bir
incelemenin daha sonuna geldik, bir sonraki bölümümüz ‘’ Heir Apparent ‘’
incelemesinde görüşmek üzere, hoşçakalın..
‘’ Hellbazer ‘’
* Merkezinde kara
delik bulunan enerji girdabı
0 yorum:
Yorum Gönder