Artık küçükten büyüğ, herkesin bir yoğunluğu var. Çocuklar
sınavlarla, sorularla boğuşurken, büyüklerin derdi daha farklı tabiki. Trafik, iş temposu oradan oraya koşuşturmaca derken bir gün bitiyor. Günün
yorgunluğunu, stresini ve yoğunluğunu biraz olsun unutmak için de her
birimizin seçtiği yol farklı. Kimimiz kitap okuyoruz kimimiz film ve dizi
izliyoruz kimimiz de sadece uyuyoruz, seçenekler bol sonuçta. Benim tercihim
ise günün gerçekleriyle boğuştuktan sonra biraz da gerçek dışı, günün
reelliğinden uzak olan ve keyifle yapacağım şeylere odaklanmak. Seçtiğim bu yol
da pek kurtuluş değil aslında, kitaplarda olsun, film ve dizilerde olsun mutlaka siyasetten, toplumsal
olaylardan izler bulmak mümkün. Ama yine de Dünya üzerinde hala uçan bir adam
yok değil mi ?
AoS dizisinin ikinci sezonundayız. Beni oldukça tatmin eden
ilk sezonun ardından, ikinci sezonu izleme isteğim oldukça fazlaydı. O yüzden
pek de vakit kaybetmeden izlemeye başladım. Sezonun ilk yarısı için dürüst olmam
gerekirse övülecek yanı bol olduğu kadar
eleştirilecek yönü de bolca var.İlk yazımdan beri savunduğum düşüncelerle
izledim bu sezonun ilk yarısını da o yüzden hala objektif bir şekilde bakıp o
şekilde eleştirmeye devam edeceğim ama bu yazımın öncekilerden daha sert
olacağını düşünüyorum.
Her şeyden önce şunu ifade etmemde fayda var, dizi yılına
göre oldukça orijinal fikirlerle gelmiş bu sezonda. Peki bu orijinal fikirler ne
yapılmış ? Bildiğiniz heba edilmiş. Yani epik senaryolar çıkarılabilecek
fikirleri çöpe atmışlar. Bölümün başında bile
bir epiklik vaat eden bölüm
isimleri de aynı şekilde heba edilmiş. Mesela Panic in The
Sky bölümünü izlerken beklediğim o epik hikaye, hatta bölümün başında
bunu bana o görüntülerle vaat etmişken birden bire sezonun en kötü
bölümlerinden birisi oldu gözümde. Dünyaya
yaklaşan bir gök taşı var , bu meteoru durdurmak için
Superman yola çıksın sonra da hem yok edemeden hem de hafızası kaybolmuş
şekilde geri dönsün. Hadi buraya kadar neyse de, Superman Dünya’ya geri
döndükten sonra ilk iş olarak yine takım elbise-gözlük kombinasyonuyla karşımıza çıkıyor. Bu nasıl hafıza kaybı ?
Sonra da ‘’ Superman kim, Clark Kent kim ? ‘’ diye etrafta dolaşıyor.Onu
bırakın Perry White, Lois Lane ve Jimmy Olsen ‘ ın da mı hafızası kayboldu,
yatakta gözlüksüz yatan bir Clark Kent var. Bunları da geçtim, koskoca
göktaşını bombayla durduruyorken bir de ne ses duyayım, dış mekandan gelen kuş
sesleri. Çok şey istemiyorum arka plana koy epik bir müzik, o sesi örtsün. Eğer
bunu bile yapamayacaksan, diziyi hiç yapma zaten.
Mesela sezonun ilk
bölümünde de ( Five Minutes to Doom )
Lois , Clark Kent'i gözlüksüz görüyordu. İlk bölümde pek üstünde durmadım işin
doğrusu. Shot in The Dark bölümünde de kıyafet değiştiren Clark'ın fotoğrafının
çekilmiş olmasını da saymıyorum , basit senaryo hamleleriyle bunu da
atlatmışlardı. Panic in The Sky bölümünde artık pes etmek zorundaydım çünkü
Jimmy Olsen, Perry White ve Lois Lane de gördüler Clark'ı. Yani insanlar daha
Superman'in gözlük takınca tanınmamasını yadırgarken belki açıklamasını
yapabiliyoruz ama bunun hiçbir açıklamasını yapamıyorum maalesef.Bunların tek
yorumu, ilk sezonun başarısından faydalanmak ve bu yüzden özensiz ve dikkatsiz
şekilde hareket etmektir.
Sonrasında The Defeat
of Superman bölümünde ise Superman'i önleyebilecek tek şey karşımıza yeniden
çıkıyor ; Kriptonit. Çıksın, ne var ki bunda ? Ama işler öyle değil işte.Şimdi
bir kere Kriptonit elde yapılıyor. Yapılsın, zaten 1950'de Lex Luthor da
böyle yapmamış mıydı ? Yapmıştı, ama o Lex Luthor idi. Senaryonun da yardımıyla zaten kendisinin ne kadar zeki bir
insan olduğunu anlıyorduk. Ama bu bölümde Profesör Meldini adında bir karakter
yapıyor, araştırmama göre kendisi sadece bölüm için yaratılmış bir karakterden
öte de değil ayrıca. Lex Luthor'un yapabildiğini sıradan profesörler de
yapabilecekse ne önemi kaldı Lex Luthor dehasının.
1953 itibariyle 39
yaşına giren George Reeves'in saçlarındaki beyazlıklar artık daha
belirginleşmeye başlamış. Siyah-beyaz formatta belirgin bir halde olan bu durum
şimdilik çok fazla sıkıntı olmasa bile renkli formata geçildiğinde de bu durum
devam ederse saçları oldukça beyaz bir Superman izleyeceğimiz kesin.
Sezonun ilk yarısı
için söylenebilecek en belirgin bu olumsuzluklara karşın olumlu şeyler de yok
değil.Sırf aksiyon üzerine kurulu yapı ilk sezonda çeşitli öğelerin
eklenmesiyle aşılmıştı ancak bu sezonda her bölümde olmasa da duygusal öğeler
de artık mevcut. Tabi ki gözlerimizden yaşlar gelmiyor fakat salt kötü adam
dövmeye yönelik senaryo kurgusunun aşılmaya çalışılması bir başarı.
On üç bölümlük ilk
yarıdan sevdiğim bölümler de çıktı , gayet neşeli hoş bölümler de vardı. Mesela
The Dog Knew Superman bölümü gayet eğlenceliydi.Kuyuda mahsur kalan sevimli köpeği
kurtaran Superman, sanırım bu köpeğin kendisini kokusundan tanıyacağını ve onu
maceralara sürükleyeceğini pek tahmin edememiştir ya da bir çete üyesinin
estetik ameliyatla Superman'a benzeyip biraz da diksiyon dersi alarak ,
hırsızlık yapmasını da keza öyle ( The Face and The Voice ). Mesela pilotluğunu
Perry White'ın yeğeni Chris White'ın yaptığı bir savaş jetini düşmekten
kurtarma sahnesi de dizinin gayet hoş
sahnelerinden biriydi ( Jet Ace
). Ama beni en çok tatmin eden bölüm Superman'in Exile idi. Hikaye ve olay örgüsü
bazında gerçekten iyi ilerleyen bir
bölüm olmakla beraber Superman ‘ in günü her daim kolay kurtaramayacağını da görmüş
oluyoruz. Vücudu fazlasıyla radyasyona maruz kalmış olan Superman'in, insanoğlu için bir tehlike olduğunda alacağı tavır ne olurdu ? Vücudunu bu illetten
kurtarmak için sunulan teori neydi ? Bunları da öğrenmek için izlemeniz
gerekecek artık.
Genel olarak bir
değerlendirme yapacak olursam ,birinci sezon ile yükselttiğim beklenti çıtamı
düşürmem gerektiğini anladım. Sezonun
ikinci yarısına daha hazırlıklı olmuş olurum böylece. Daha iyilerini
beklemiyordum, ilk sezon kalitesi ve tadında devam etmesi yeterliydi benim için
ama olmadı.Yönetmen ve senarist özensizlikleri gün gibi ortadayken fazla
savunma yapamıyorum AoS hakkında
şuan. Peki gelecekteki bölümler nasıl olacak? İzleyip göreceğiz.
Son olarak
oyunculuklara gelecek olursak, emin olun bu konuda hiçbir sıkıntı yok dizide
ve sanırım oyunculuklara da bir daha değinmeyeceğim bu kaliteyi korudukları
takdirde. Gerçekten diziyi ilerleten bir
adım öteye taşıyan ana kadro oyuncuların ta kendisi. Oyunculuk demişken Noel
Neill'in de aramıza tekrar katılmış olması mükemmel oldu.Bu kadro tam gaz
devam ettiği takdirde hiçbir sıkıntımız
olmayacak gibi, bakalım, hayırlısı. Bir sonraki yazımda yine sizlerle
birlikte olma dileğimle, iyi seyirler ,hoşçakalın…
‘’ Hellbazer ‘’
0 yorum:
Yorum Gönder