Günümüzde bir dizi
giriyor aniden hayatımıza ve birdenbire çıkabiliyor.Yapım sayısı o kadar
fazlalaştı ki.Kimisi pilot bölümü yayınlandıktan sonra bir daha ortalıkta
olmazken örneğin Doctor Who dizisi 50. yılını kutlayabiliyor.Bana kalırsa
günümüzde çoğu dizi senaryosu , oyunculuk kalitesi gibi nedenlerle vasatın
ötesine geçemeyen diziler.Zaten bunlar da ilk bölümlerde tutulsalar dahi bir
sezon sonra hızlıca iptal edilen diziler oluyor.Kısacası dizi-film hazinemiz
koskoca bir çöplüğe dönüşebiliyor , izliyoruz , beğeniyoruz , birkaç bölüm
sonra dizi kendisini bozuyor ve biz her şeye rağmen izlerken birden şirket kar
politikaları doğrultusunda diziyi kaldırıyor.Sektör bu konuda tam bir mezarlık gibi , ucu bucağı olmayan bir
mezarlık.
AoS dizisine
başladığımda açıkçası diziyi izlemeye devam edeceğimi pek sanmıyordum ,
izlerdim ama çok da isteyerek izlemezdim
belki.İlk bölüm aklımda o kadar olumsuzluk bıraktı ki , diğer bölümler de bende
pek umut vaat etmedi.Zaten açıkçası 1948 yılından 1952 yılına pek de bir
değişiklik beklemiyordum , 1948 yılındaki yapımı sevmiştim , 1950 ve 1951
yapımlarını da ama eşiğin bir üstüne çıkılacağını hiç umut etmemiştim.Ama size
bir şey söylemeliyim , yanılmışım.Önceki eleştirimde olumsuz yazdığım her şeyi
unutun hatta gerekirse ilk bölümü izlemeyin – eğer ilk bölümden sevmediğiniz
diziyi izleyemiyorsanız - ama sonraki
bölümleri izlemelisiniz mutlaka.
Ülkemiz izleyicileri
ne kadar görmezden gelinse de bu yapım bir harika.Eğer Superman hakkında film
bilginiz Christopher Reeve filmlerinden bugüne kadarsa eksik kaldığınızı baştan
ifade edeyim.Bunlar benim öznel düşüncelerim olabilir ancak ben de hepimiz gibi
çizgi roman seven bir insanım , beğenilerimizin az çok birbiriyle örtüştüğünü
düşünüyorum.
İlk önce eksik
görülebilecek birkaç noktayı ifade etmeliyim.Dizide 1951 yapımındaki bazı
sahneleri sürekli kullanılıyor , hep aynı sahneleri görüyoruz
izlerken.Sonrasında ilk bölümden son bölüme kadar görsel efekt kullanılan
sahneler hep aynı , yani Superman uçarken hep aynı görüntüleri izlemek zorunda
kalabiliyoruz.Gözünüze belki fazlasıyla batabilir ancak bölümleri üst üste
durmadan duraksamadan izlerseniz.Ama her hafta bir bölüm izleyeceğim derseniz bu kadar göze batmayacağını
düşünüyorum.Sonuçta bütçe kısıtlı bunu yapmaları gerekiyor biraz insaflı
olmakta fayda var.
AoS her bölümü yirmi
veya yirmi beş dakikadan oluşan bir dizi ve bölümler arasında bağlantı
yok.Steven Moffat ‘ ın Doctor Who ‘ da yazdığı senaryolar gibi üç sezon sürecek
bağlantılı konular yok.Bence böyle olmasına da gerek yok.Her bölümün kendi
içinde bağımsız olması bence senaristler ve izleyiciler açısından bir
avantaj.Çünkü örneğin üçüncü senenin sonunda ilk bölümden başlayan bağlantıyı
unutup son bölümdeki göndermeleri ve konu bağlantısını kurmak zorlaşıyor.
Her bölümün kendi
içinde bağımsız olması sezon içinde favori bölümlerim olmasını sağladı.İlk
sezondan dört tane canım sıkıldığında izleyeceğim dört tane favori bölümüm oldu
bile.The Brithday Lettter , The Runaway Robot , The Evil Three ve The Crime Wave bölümleri hem favorim hem de bana
kalırsa en başarılı bölümler.Sezon içerisinde o kadar eğlenceli bölümler var ki
sıkılmak mümkün değil.
Çoğu bölüm klasik suç
hikayeleri , yani bir suç çetesi var sonrasında Superman ise hadlerini
bildiriyor.Ancak The Monkey Mystery gibi eğlenceli hikayelere
dönüşebiliyorlar.Bir suç aygıtı olarak sevimli bir maymunun kullanılması , hem
de maymunun Superman kostümü giyiyor olması baya bir güldürüyor insanı ,
sezonun da en güldürücü bölümü olmasını sağlıyor.Sezon 26 bölümden oluşuyor
ancak son iki bölüm Superman and The Mole-Men filmi.Yani bir bakıma sezonun 24.
bölümü ( The Crime Wave ) sezon finali
kabul edilebilir ve sezon finali olarak da mükemmel.Superman ‘ in polislerle
işbirliği yaparak her suç örgütü liderini teker teker hakladığı epik ve
heyecanlı bir bölüm.
Yalnız bir noktaya
değineyim , filmin The Stolen Costume bölümünde anladığım kadarıyla kendisinin
sadece bir tane kostümü var ve o çalındığında gayet de mağdur oldu
kendisi.Hatta bu bölüm Superman tabunuzu yıkarak kostümü elinde bulunduran ve
Superman’in gizli kimliğini öğrenen suçluları bir dağın tepesine bırakarak
ölmelerine sebep oluyor.Yani bu dizide anlayacağınız öldürmeyen ama ölmeye
sebep olan bir Superman olması.Kendinizi buna alıştırmalısınız , bir kahramanın
suçluyu gerekirse öldürmesi kadar doğal bir durum yok , bu çizgi roman ve film
alemi , ne kendinizi ne de yazarları gereksiz tartışmalara sokup kasmayın bence
!
Ayrıca The Ghost Wolf
bölümünde bir elektrik kablosuyla bulutlarda elektriklenme yaratarak yağmur
yağdırması ve orman yangınını söndürmesi fikri de gayet yaratıcı geldi
bana.Mümkün veya değil sonuçta fizik belgeseli izlemiyoruz.İnsaflı olmakta
fayda var bana kalırsa o yılların en mükemmel
dizilerinden birisi olmuş.
Her ne
kadar stüdyo çekimi olsa da konu itibariyle Peru ,Haiti gibi mekanlarda da
maceraların olması olayların sürekli Metropolis içinde değil de farklı
şehirlerde ve ülkelerde geçiyor olması da ayrı bir olumlu taraf.İzleyiciyi
Metropolis ve civarına hapsetmiyor.Dizinin sınırı yok Amerika’dan Peru’ya ,
maden ve mağaralardan gökyüzüne uzanan bir
macera ! Gayet güzel değil mi ?
Asıl sizi şaşırtacak
olan şey ise George Reeves ‘ in performansı.Her defasında Henry Cavill ile
Christopher Reeve karşılaştırması yapanlar bence listeye ekleme yapmalılar.AoS
dizisi bittiğinde tekrar izleyeceğim 1978 yılı itibariyle yapılan filmleri ve
bu sefer bir değerlendirme ve karşılaştırma yapmam daha mümkün olacak.Ancak ben
George Reeves hakkında tamamen olumlu düşünüyorum , sonraki sezonlar
beraberinde ne getirir bilemem lakin George Reeves ‘ in hatası olmayacaktır
olumsuz düşünmem.
Bu diziyle beraber
Müfettiş Handerson da bize katılıyor.Bu yeni bir karakter.Önceden istihbarat
merkezi gibi çalışan Daily Planet yerine artık polisle işbirliği içinde çalışan
Daily Planet muhabirleri olması daha kabul edilebilir bir durum.Jack Larson ise
Jimmy Olsen rolünde ve Tommy Bond ‘ dan daha şanslı senaryo açısından , daha
çocuksu daha saf ve daha az dayak yiyor.Bu arada dikkatinizi çekecek bir
noktayı söylemem gerekiyor.Mesela aynı oyuncular farklı bölümlerde farklı
rollerle karşınıza çıkabiliyorlar.Örneğin Dan Seymour bir bölümde çete lideri oluyor , bir başka
bölümde ölen bir suçlu oluyor diğer bölümde ise bir çetenin sıradan üyesi
oluyor.İşte bu noktada dizinin her bölümünün birbirinden bağımsız olduğu aklınızdan kesinlikle çıkmaması gereken
bir durum.Bu da gayet göz ardı edilebilecek ufak bir detay bilgi olarak
aklınızda bulunsun istedim.
Bu sezon itibariyle
artık Lois Lane rolündeki Phyllis Coates ‘ e veda ediyoruz.Kendisine gözlerim
fazlasıyla alışmıştı , itirafta bulunmam gerekirse gidişine de üzüldüm.Ama
yerine gelecek kişi tekrardan Noel Neill olacağından gayet de kabul edilebilir
bir ayrılık oldu benim için.Bu senaristler sayesinde gelecek sezon için Noel
Neill sanrım tam da görmek istediğim Lois Lane olacak diye umuyorum bakıp
göreceğiz.Veda ettiğimiz Phyllis Coates ‘ i ise Lois & Clark : The New
Adventures of Superman dizisinde Lois
Lane ‘ in annesi Ellen Lane rolünde tekrar göreceğimizi söylemekte fayda
var.Son olarak tekrar şiddetle bu diziyi tavsiye ediyorum , şimdiden iyi
seyirler diliyorum,hoşçakalın.
‘’ Hellbazer ‘’
0 yorum:
Yorum Gönder