‘’ ….fights a never ending battle for truth, justice
and the American way...* ‘’
Artık ikinci
binyılın son elli yılının yaşandığı dönemlerdeyiz , hayat fazlasıyla
karmaşık , gündem fazlasıyla yoğun.Sosyalizm ve Kapitalizm ezeli bir rekabet
içinde.1950 yılında başlayan Kore Savaşı da hala devam ediyor ayrıca.Buna
yönelik Amerika’da gündelik hayat devam ederken bir şeyler lazım, halka
Amerikan ruhu aşılayacak bir şeyler.Zaten ellerinde bunu yapacak bir karakter var ; Superman ! Tabi bu
televizyon dizisi daha çok gençleri ve ruhu genç kalanları hedef alıyor yoksa
mutlaka sinema filmleri ve radyo dinletileriyle de bunları yapıyorlardır o
yıllarda.
Adventures of Superman ( artık AoS diyeceğim )
öncesinde çekilen Superman and The Mole-Men filminin devamı olarak gelen bir
televizyon dizisi değil.Herşey başa sarıyor yine ; Jor-el ve yokolmak üzere bir
Kripton karşılıyor bizi.Uzun konsey tartışmaları , söz dinletemeyen ve sonunda
bebeğini bir rokete koyarak Dünya’ya gönderen Jor-el.Ancak yönetmen Thomas Carr’ı
bir konuda eleştirmeliyim.Kripyon yokoluyor tamam da nerede Spencer Bennet’in
tasviri nerede Thomas Carr ‘ın tasviri.Emin olun 1948 yılındaki tasvir daha
iyiydi.Sonrasında Eben Kent ve Sarah Kent** roket içindeki bebeği buluyor ve
evlat ediniyor.Kısacası herşey bilindiği gibi.Şunu da belirtmek gerekir Eben ve
Sarah Kent ikilisi gerçekten çok iyi seçilmiş , saf ve temiz çiftçi ailesi
profiline çok uymuşlar.
İlk 1948 yapımında olduğu gibi Superman’i çok
çabuk gösterme ihtiyacı hissetmişler açıkçası.Ancak Kripton’un yokolma
tasvirini beğenmesem de sonrası gayet güzeldi,Sarah Kent’in Clark Kent’i
Smallville otobüs istasyonundan uğurlama sahnesi,Clark Kent’in Metropolis’te iş
bulma yolculuğu ve Perry White ile ilk tanışması
yirmi dakikanın içine olabildiğince ve güzel şekilde sığdırılmış.1952 yılında
fazlasını beklemiyorum ve beklediğim kadarını alıyorum diyebilirim buna.
İlk üç bölüm için konuşursak , George Reeves
önceki filmde olduğu gibi yine Superman/Clark Kent rolünde ve Kirk Alyn ile
kıyasladığımda açıkçası bir tık yukarda diyebilirim .Çünkü kendisini Superman
olarak kabul ettirebiliyor insana hem de iyi ve yumuşak yürekli Clark Kent
olarak.Phyllis Coates ise tekrar Lois
Lane.Dürüst olmam gerekirse ilk kez gördüğümde düşüncem neyse hala
aynısını savunuyorum.En nihayetinde artık AoS dizisiyle birlikte tekrar Perry
White ve Jimmy Olsen da karşımıza çıkıyor.Jack Larson , Jimmy Olsen rolünü de
iyi kıvırıyor , Perry White rolünde John
Hamilton da gerçekten iyi olmuş.Ana oyuncu seçimlerini kısaca değerlendirmek
gerekirse doğru seçimler yapıldığına inanıyorum.
İlk bölümün sonlarına doğru , zeplinden düşmek
üzere olan bir adamı kurtaran Superman
böylelikle Metropolis’in –ve Amerika’nın- kahramanı olur.Buraya kadar her şey
normal fakat sonrası için gözüm tekrar 1948 yapımına ilişti.Orada da herşey
kısa sürede oluveriyordu ama kademe kademe bir gidişat vardı.Yani Superman
birden bire damdan düşercesine Superman olmuyordu.Ancak AoS için bunu söyleyemeyeceğim.Senarist de
yönetmen de aceleciliğin en üst noktasına erişmişler gerçekten.Kısacası her
şeyi baştan almasına rağmen hakkını verememişler ve yazık olmuş.
İlk bölüm tatmin edici olmasa da sonraki iki
bölüm gayet güzel ilerliyor.Eğer ilk bölümde karar değiştirip izlememeyi
düşünürseniz emin olun sonraki iki bölüm
bu fikrinizi değiştirme özelliğine sahip.Senaryo kurgu olarak gayet
başarılı , tabiki yirmi dakikalık bir dizi için olabileceği kadar.Ayrıca
senaristin Superman dışındaki kadroya da
önem vermesi , filmde Superman ‘ i göstermek için kulanmak yerine güzel
kurgularla filmin birer ana karakterleri olmasını sağlamasından mutlu oldum.
Son olarak bu dizi ile beraber artık özel efektler çizgi film ile değil mavi perde
kullanılarak yapılmaya başlandığı için daha izlenebilir , daha kaliteli bir hal
almış.Ayrıca görüntü siyah beyaz olduğu için efektler de göze pek batmıyor.Yani
ilk bölüm dışında son derece hoş duygular uyandıran bu diziyi şiddetle tavsiye
ediyorum ve şimdiden iyi seyirler diliyorum , hoşçakalın..
*‘’...doğruluk,adalet ve Amerikan yolundaki savaşını asla bitirmez...’’
şeklinde tercüme edebileceğimiz bu kelime her bölümün başında tekrar tekrar
söyleniyor.Açıkçası Superman karakterinin o yıllarda üstlendiği görevi
düşünürsek başta göze batan bu söylem sonra sıradanlaştı benim için.
**1948 yılındaki yapımda annesi Martha Kent ismiyle karşımıza çıkıyordu
Clark Kent ’in.Baba yine Eben
Kent ’ti.Ancak
bu yapımda annesinin ismini de değiştirmiş senaryo yazarları.Sanırım o yıllarda
yayınlanan çizgiromanlarla alakalı bir konu olsa gerek.
‘’ Hellbazer ‘’
0 yorum:
Yorum Gönder